Perşembe, Ağustos 05, 2010

"Yordamak" üzerine


Bu sıcak günde serinlik hissi veren bir foto koyayım dedim, onu bulmak için arayacak enerjiyi bile bulamadım. Onun yerine ekim ayı sonu sabah serinliği hissi veren bir fotoda karar kıldım. Yer Abant. Sanırım 2004 yılının 30 ekim günü. Güzel bir tatildi. Uzun zamandır yazmıyorum, aslında yazacak şeylerim vardı ama enerjimi Yamaçiko ile ilgilenme, sıcakla başetme ve tez yazma işlevlerim arasında paylaştırdım. Daha iyi oldu.
Şu aralar Kağıtçıbaşı'nın son kitabını okumaya başladım ve bilimsel bir kitabı Türkçe okurken ne kadar zorlandığımı farkettim. En temel kavramları bile anlamıyorum, Daha da ötesi kavramlar öyle yapay geliyor ki, anlamını düşünmek ne kelime, henüz sesi algılama aşamasında takılıp kalıyorum.
Yetkeci ve yetkeli ana-babalık nedir, aralarındaki fark nedir. Anlamadım. Onu geçtim yetke nedir. yet-ke, y-etke, ye-tke,vs diye gidebilir bu sonusza dek.
Yordamak en anlamsızı, istatistik terimlerinden biri ve tam olarak ne anlama geliyor bilmiyorum. Bu güne kadariçinde bu kelimeyi kullandığım en profesyonel cüğmle "Ben bugün yordadım", ya da "Köyümüze yodamacı geldi" oldu.
Buradan, Türkçe'nin bilim dili olarak yeterli olduğu görüşünü savunan arkadaşlara sesleniyorum. Bu büyük bir yalan, uluslararası bilim dilini türkçeleştirmek de oturgaçlı götürgeç ya da gök konutsal avratmıdır nedir onlarla aynı tür birşey.
Kızdım, haklıyım.

Hiç yorum yok: