Salı, Temmuz 13, 2010

Doğumgünü


Cumartesi Yamaçiko'nun doğumgünüydü. Çılgın bir parti verdik, Tip gelecek arkadaşlarını kendisi seçti ve gün boyu eğlendi. İlk dikkatini çeken evi süslemek için kullandığımız balonlardı. Sonra arkadaşlar, hediyeler yağdıkça yağdı. Bizimki iyice keyiflendi.
Zevkin son noktası pasta oldu. Hayatında ilk kez önüne bir dilim pasta geldi. Bizim görmemiş oğlan pastaya değil içindeki, çileklere odaklandı doğrudan. Bir de üzerindeki jöle ilginç geldi herhalde. Fotolar daha sonra.
Bu kayıttaki foto da partideki kalabalıklık hissini vermek için tarafımdan seçildi. Tabi bizim partinin davetlileri daha çok oradan oraya koşma eğilimindelerdi.
Terracota askerler... Xian, Çin-2006

Perşembe, Temmuz 08, 2010

Göl fotosu ve Guburluk üzerine


Bir önceki foto ile başlayalım. İzmir- konak-karşıyaka vapurunda çekilmişti. Severim o fotoğrafı. Bir Bir bayram günüydü yanılmıyorsam ve kış ortasıydı. O mevsime göre güzel bir havaydı ki yol boyunca dışarıda oturabilmiştik.
Günün fotosu, son gidişimde Eğirdir'de çekmiştim. O sefer tek başıma kalabildiğim nadir zamanlardan biriydi ve oldukça keyifliydi benim için.
Son Eğirdir gezimi düşündükçe alternatif planları da düşünmeden duramıyorum. birincisi Ankara'dan Eğirdir'e gitmek yerine önce Akşehir'e gidip, geceyi orada geçirip ertesi gün otobüsle Eğirdir'e gidebilirdim. Ya da Eğirdir'e gitince bağ yerine adaya gider, Mürsel'in yerinde kalır, sabah olunca da bağa gidebilirdim.
Hatırlıyorum da o gece anneme sürpriz yapıcam diye neredeyse sokakta kalıyordum. Annem bağda olur diye merkezden minibüse atlayıp bağa gitmiştim. Eve vardığımda saat 9'u çoktan geçmişti. Evde kimseyi de bulamamıştım. Annem benimm ertesi gün akşama doğru geleceğimi düşündüğünden geceyi akrabalarında geçirmeye karar vermiş.

Bu kararı almasında ise ailesinin Gubur tarafının önemli bir etkisi var. Gubur sülalesi birçok bozuk genetik özelliği bünyesinde barındıran bir sülale. Bundan benim payıma şimdilik sadece skolyoz (ya da Çiftlik çuprası sendromu) düşmüş. Bu paket içine bilimum anksiyete bozukluğu (OKB başta),tırsaklık, renk körlüğü, ictiosis, ve şaşıya bakamama da dahil. Başkaları varsa da onları ben henüz çözemedim.
Neyse gelelim konuya. Nenem hardcore bir gubur kızı idi ve yukarıdaki özelliklerin hepsine en azından taşıyıcı olarak sahipti. Şaşıya bakamazdı, TV dizilerindeki şaşı karakterler bir fena olmasına neden olurdu. Bu zayıf yönü bilindiğinden itina ile üzerine gidilir, konuşurken gözler şaşı yapılır "amaaan X" diye sitem etmesine neden olunurdu. O kadar ki Arda bile ileri şaşılık tekniklerini ilk önce nenem üzerinde denerdi.
Bir de korkaklığı vardı rahmetlinin. En korktuğu iki şey köpek ve adam idi. Hatta adam korkusunu bir keresinde şöyle ifade etmişti. "Adam görünce içim bi hoş oluyo". Ölümünün üstünden tam 6 ay geçti. Hala kendisini anıyoruz.

Anneme gelince "ben hiçbişeyden korkmaaam" der habire ama gubur geninin tırsaklık ayağı her an aktif hale gelmeye hazırdır kendisinde. Eğirdir'e son gidişinde yine bir hardcore gubur kızı olan dayı kızı Kevser teyze, "Viri Zehraa, bağda gece tek başına mı kalıyon, kalını mı heç" demiş. Annem de bu lafın üzerinde bağa gündüzden gündüze ayak basar hale gelmiş. Bunun sonucunda benim payıma düşen, kapı önünde serin havada ve karanlıkta 1 saat beklemek ve ardından gelen 3 gün boyunca her yere maaile gitmek oldu.
çok uzun oldu yazı, sıkıldım. yapıcak işim de var hem.

Salı, Temmuz 06, 2010

unuttum


Hangi fotoğrafı yüklediğimi unuttum. Haliyle birşey de yazamayacağım. Canım sıkkın, uykusuzum...

Pazartesi, Temmuz 05, 2010

patrici ve tellendirilen cigara



Tatil lafları ederkene bir de Ardabey'li foto koyasım geldi. Birlikte çıktığımız tatillerden birinden kalma bu foto. Cunda'ya gittiğimizde çekmiştim. Arka kıyısındaki terk edilmiş Rum köyünde çekmiştim hatta. Patrici gibi bir adı vardı. Sonrasında Ardabey, Küçüklord, Pisikopati falan çok konuşmuştuk gitmek ve köyde kamp yapmak üzerine. Kısmet olmadı henüz.
Bu fotosnun çekilişinden hemen sonra kayaların üzerinde Ardabey'le Küçüklord oturmuşlar, hatta Küçüklord'da bir adet sigara tüttürmüştür. Bu olay da zamanında tarafımdan belgelenmişti...

Cuma, Temmuz 02, 2010

OImak istediğim yer


Gidemiyorum bir yere. Falımda üç, beş, on vakte kadar gidilecek yer olarak sadece ankara çıkıyor. O da zaten günübirlik, Ankara namımda sadece ODTÜ kampüsünün görüldüğü seyahatler. Zaten şöyle bir düşününce Ankara'ya gidip de ODTÜ'ye uğramadığım iki sefer olmuş. Birincisi 5 yaşındayken, babamın yanında çalışan İsmail Abi'nin nişanı için yataklı trenle Keskin'e gidişimiz ve yolda Anıtkabir'e uğramamız (Anıtkabir'e tek gidişim odur zaten). İkincisi de evden "Hacettepe'deki kongre'ye" diye çıkıp, yine doktora'dan arkadaşım Aslı'nın evinde kahvaltı yapıp, oradan tekrar otogar'a dönerek soluğu Eğirdir'de almam.
Serbest çağrışımla yazıyorum ama çağrışımlar beni doğru yöne çıkarıyor. Çünküm zaten yazıyı yazmaya başlamadan önce fotoyu yerleştirdi, ve bir Eğirdir fotosu koymuş bulundum. Tesadüfe de bakınız hele. Bilgisayarımdaki fotolar /Usefilm dosyasında çoklukla Eğirdir fotoları bulunduğu için sampling bias olduğunu ve normality, skenwwness, kurtosis ve bilimum açılarından muhtemelen gümlediğimi eklemeden geçemeyeceğim. Bu sorunu halletmek için datanın logaritmik transformasyona tabi tutulması gerektiğini de eklemeliyim. Bu arada tezimin analizlerini yeniden yapıyorum. Bundandır ki blog yakında bir istatistik bloguna dönüşebilirdir.
Neyse konumuza dönelim. Yazın gelemeyişinden ve tatilin uzaktan bile görülememesinden dolayı. Huzurlu bir yer fotosu koyayım istedim. Eğirdir Gölü'nün adadan kıyıya doğru çekilmiş bir fotoğrafı. Güneşın batışı yaklaşmış. Hva hafif esintili ama merak etmeyin üşütmüyor.Dalgaların sesi gelmiyor çünkü göl durgun. Ama uzaklardan teknelerin motorlarının ve konuşan insanların sesleri geliyor. Bir de kulaklıktan Bob Dylan'ın "Lay lady lay"'i duyuluyor.
Safe place budur işte beahh.

Bu arada kendi çalar kendi söyler moddayım. Ne de olsa kimse okumuyor.

Perşembe, Temmuz 01, 2010

ördekler

Tatile gitmek istiyorum ama üç vakte kadar hiçbir falımda "yol" görünmüyor...