Üniversitenin son yılında Prof. Dr. Güler Fişek'ten bir ders almıştım. Family psychology. Ders aileye farklı perspektiflerden yaklaşan okumalara maruz bırakıyordu bizi. Antropolojik açıdan, sosyolojik açıdan hatta tarihsel açıdan bakan makaleler vardı. Dersin dönem sonu ödevlerinden biri de bir Genogram yapılmasıydı.
Aile hikayelerini, eskiden olanlar vs dinlemeye ilk kendimi bildim bileli meraklıyımdır. Bu yüzden geveze yaşlılar çocukluğumdan beri beni pek severler. Onlar anlatsın, ben ağzım açık dinleyeyim. Bu ödev bu yüzden de ilgimi çok çekti. Hemen bilgi arayışına başladım. Baba tarafım çabuk bitti. Bilinen pek akraba yok, bilinen tarihçede ise birçok göç olduğundan ancak 4 kuşak geriye gidebildim ve babamın dedesi Kaşif Altan'a ulaştım. Kaşif Dede ya da çevrede yaşayan kürt aşiterlerinin deyişiyle Kaşo, benim için fantastik bir masal kahramanı gibidir. Bababannemle geçirdiğim günlerde sürekli onun ve muhteşem kısrağı kuruş'un hikayelerini dinlerdim. Nasıl ata ustalıkla binermiş, kürt aşiterlerinin arasında nasıl arabuluculuk yaparmış, aileler arası düşmenalık yüzünden ailesinin önce Kemah'tan erzincan'a, sonra da İstanbul'a nasıl taşımış... İlkokulda babannemin ölümünden sonra en azında Kuruş ete kemiğe büründü benim için. Eşyalar arasından yanında yavrusuyla bir fotoğrafı çıktı. Güzel bir ingiliz atı. İşin bir de saray tarafı var. Arda benimle çom dalga geçer "saraylı" diyerekten. Ben de "babamın dedesi dolmabahçe sarayında ibrikçibaşıymış"derim. O hikaye ile ilgili de detaylar öğrendim. Genogram için bir gün babamı sorguya çektim, bir diğer gün amcamı sorguya çektim ve kısa ama renkli hikayeyi kolayca tamamladım.
Annemin tarafı daha çetrefilliydi. Yüzyıllardır Eğrdirde yaşadıkları için ve oranın en bilinen ailelerinden oldukları için pek çok bilgiye ve kaynağa ulaştım. Annemin en büyük kuzeninden nenemin ilk talibi ve nenem onunla evlenmeyince hayatı boyunca bekar kalan Tevfik Bey'i duydum. Ailenin lakabının sebebi olan "Gubur İncikli Salih" ile aramızda kaç kuşak var onu belirledim. Ailede bulunan bazı genetik hastalıkların nereden geldiğini saptadım (Ispartalı bir aileden gelin gelirken çeyizinde getirmiş hepsini).
Bu kadar bilgi topladım ama kimse bana ertnik kökenimle ilgili birşey söylemedi, söyleyemedi. İhtimaller söyle: Gürcü, Çerkez, Acem, Kürt, Ermeni, Rum, Türk. Hatta hatta bunların bir karışımı. Aile hikayesi göçlerle dolu tek kişi ben değilim bu ülkede. Yüzyıllarca kaydın tutulmadığı, birçok göçün yaşandığı ve öncesinde de binyıllarca birçok farklı kültüre ev sahipliği yapmış bir ülkede ırktan, soydan bahsetmek abesle iştigaldir.
Buna getirecekleri karşı argüman tahminimce şu olacaktır: "Sen kendini ne olarak görüyorsun? kendini nasıl tanımlıyorsan o ırka mensupsun" Cevabım şu: BEN TEKİRİM
Merhaba, Sonunda kendi blog'umu oluşturmaya karar verebildim. Burada eşimin ve benim, zaman içerisinde çektiğimiz fotoğrafları sizlerle paylaşmanın en doğru içerik olacağını düşünüyorum. Sizlerin de yapacağınız yorumlar ile içerik daha da zenginleşecektir. Herkese şimdiden teşekkürler.(Arda) Yapılan darbe sonucu bu blog'a el konmuştur. Bundan sonra yazıları yukarıda "eş" olarak bahsedilen Ayşe yazacaktır. İçerik de Ayşe'nin o günkü ruh hali tarafından belirlenecektir. Ayşe Paşa
Cuma, Ağustos 02, 2013
Salı, Haziran 04, 2013
Tontişi
Son günlerin en tatlı olayıyla bu sabah karşılatık. Tontişi!
Yamaç sahiplendi, ikimiz de çok sevdik oğlanı
. Gıdısı ve göbişi beyaz geri kalanı siyah. Bizimle kal tontişi...
Yamaç sahiplendi, ikimiz de çok sevdik oğlanı
. Gıdısı ve göbişi beyaz geri kalanı siyah. Bizimle kal tontişi...
Kaydol:
Yorumlar (Atom)

